Yıllar önce / ilkokul yıllarımda/ her 10 Kasımda okullarımıza, ellerimizde bir demet kasımpatı ile giderdik.Okul salonundaki ve sınıflarımızdaki Atatürk Köşelerini süslemek için.Öğretmenlerimiz ''çiçek getirin'' dediklerinde , neredeyse herkes kasımpatı getirirdi. Diğer tür çiçekler çok azınlıkta kalırdı.Mevsim itibariyle kasımpatının zamanı olmakla beraber, sanırım bahçelerimizde en çok kasımpatı olurdu.
10 Kasım sabahları hep hüzünlü olurduk. O gün, beyaz yakalarımızı takmazdık siyah formalarımızın üzerine.Yas günüydü. Her zamanki cıvıltılı seslilik olmazdı. Yaramazlık yapmak içimizden gelmezdi. Hiçbir zaman görülemeyecek bir sessizlik olurdu koridorlarda, sınıflarda. Yaşımız çok küçük de olsa, günün anlam ve önemini -yaşımıza göre- bilirdik.''Ata'mız,Atatürk'ümüz ölmüştü. Yurdumuzu düşmanlardan temizleyen, bizlere bayramlar armağan eden büyük insan''.Nasıl üzülmezdik ki?
O sessizlik ve hüzün ortamında bizleri biraz olsun rahatlatan /teselli eden/ bir şey vardı: Kasımpatı kokuları..
Yüzlerce öğrencinin getirdiği bir sürü kasımpatı kokusu, okulun havasını kaplardı.
Kokuların hafızalarda derin yer tutuğunu okumuştum bir yerde.Doğrudur. Kasımpatı kokusunu aldığım zaman
çocukluğumun 10 Kasım törenlerine giderim birden. Yaşım 65 oldu. Bu 10 Kasım'da yine kasımpatı kokularıyla eskilere gittim. Kokladığım kasımpatıların resmini yapmak istedim.
Resmi yaparken Ata' mı düşündüm sık sık. Çocukluğumun Atatürk'ü bizi düşmanlardan kurtaran, bizlere bayramlar armağan eden büyük insandı. Ata'mızın bu eşsiz değerlerden çok ,çok daha fazla olduğunu büyüdükçe, yaşadıkça öğrendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder